Öğretiş

Yaratılış

Adem ile Havva

Tanrı'nın Varlığının şekilleri Kutsal Kitabı'ndaki yazılanlardan anlatmak istiyorum, izninizle. İnsanın da günahı aynı zamanda. Anlayış verilsin bize diye dua edelim. Herşey O'ndan gelir.

"Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler." Yaratılış 3:6-8

Günah çoğunlukla çekici olduğu diyebiliriz. Bu yüzden insanın aklında ziller çalıyor olmalı, 'uyan! kandırılmayın!' diye. 'Dikkat! dikkat!'

Burada RAB Tanrı yürüyor. Ne şekilde yürüyor? "Günün serinliğinde" diye tercüme ettiler, ama kullanılan kelimenin aslı Ruh veya Rüzgar. Yani, Kutsal Ruh de olabilir, esinti de.

Günah nasıl gidirilecek bakalım. Adem ve Havva kendilerine incir yaprakları diktiler. Doğrusu bu mu? Hayır. Sadece çıplaklığı giderdi, başka bir işe yaramadı. Tanrı'nın amacı insanın çıplak olmaması mı? yoksa günahının gidermesi mi? Sorun günah, öyle ki RAB Tanrı başka şekilde örttü onları.

"RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi." Yaratılış 3:21

Deriden giysiler bir hayvanın canını kıymadan yapılır mı hiç? Hayır. Günahın bedeli ölümdür. İncir yaprakları ancak yersiniz, kan vermezler. Can ancak kan verir. Birisi günahın bedeli ödeyecek. Ya da hepimiz ödeyeceğiz mi diyelim? RAB Kutsal Ruhu aracılığıyla günahın bedeli öğretti.

Kayin ile Habil (İslam'a, Qabil ile Habil)

Önceki yazıya göre RAB insanın doğru olanı ile yanlış olanı ayırt edebilmeli öğretmişti. Şimdi de RAB, Adem'in ve Havva'nın ilk iki çocuğu hakkında doğrusu nedir, yanlışı nedir dersi veriyor. Büyümüşler. En büyük Kayin çiftçi. Habil ise çoban.

"Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi. Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti. Kayin'le sunusunu ise redetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.

RAB Kayin'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın? Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın."

Kayin kardeşi Habil'e, "Haydi, tarlaya gidelim" dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü. RAB Kayin'e, "Kardeşin Habil nerede?" diye sordu. Kayin, "Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?" diye karşılık verdi. RAB, "Ne yaptın?" dedi, "Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor. Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın. İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın." Yaratılış 4:3-12

Kayin'in çiftçi olmasıda sorun yoktu. Ancak sunusu olduğu gibi kabul olsun istedi. Kendi arzusu için direndi ve kıskandı. Sunu Tanrı içindi, ama gönlünden gelmedi.

Günah işlerken Kayin yine kendi tarlasına gitti ve Habil'i oraya kadar götürdü. Ama günah oradaydı. Kutsal bir şey yoktu orada. 'Günah kapıda' sözcük boş değil. Bazı gerçekler değişmez. Günah kapıdaysa, günahla vedalaşma zamanı demektır. Habil'in abisi onu kurban etti. Ancak kabul bir sunu değildi. Çünkü insan öldüren katildir.

Günah üzerine "EGEMEN OLMALISIN." Bundan daha önemli bir görevimiz yoktur bu dünyada. Nasıl egemen olmalı? İlkin ona uymamakla. Uyan olmadan, onun hiç bir gücü yok. İkincisi sadece günahın pusuda yatmış görmeyin. RAB da bekliyor ne kararı vereceksiniz. O da bir umutla bekliyor, yenecek misiniz, yenilecek misiniz? Bırak sevinsin sizinle!

Adem'den Nuh'a

Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.

Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı.

Bu nesilde bunları dile getirmemiz gerekir, çünkü bazılarının kafası karışmıştır.

Şu zamanlarda insanın yaşı çok farklıydı. Sel öncesi, sel sonrasına benzemez. Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi. (Habil ölmüştü, Kayin toprağından kovulmuştu, yerine Şit geçti.) Şit'in doğumundan sonra Adem 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra öldü. Çok uzun yıllar yaşamak vardı. Dünya bile gencecikti.

Hepsini saymayacağım size, Yaratılış 5'i kendiniz okuyabilirsiniz. Bir kaç tanesi sayacağım. Yeret 162 yaşındayken oğlu Hanok doğdu. Hanok'un doğumundan sonra Yeret 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra öldü.

Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu. Metuşelah'ın doğumundan sonra Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu. Hanok toplan 365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.

Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu. "RAB'bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak" diyerek çocuğa Nuh adını verdi. Nuh'un doğumundan sonra Lemek 595 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. Lemek toplam 777 yıl yaşadıktan sonra öldü. Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.

Nefiller ve Tufan

Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu. İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler. RAB, "Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür" dedi, "İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak."

İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.

RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları yarattığıma pişman oldum." Ama Nuh RAB'bin gözünde lütuf buldu.

Nuh'un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü. Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet. Tanrı'nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu. Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.

Tanrı Nuh'a, "İnsanlığa son vereceğim" dedi, "Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. Gemiyi şöyle yapacaksın...

Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek. Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin. Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler. Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola."

Nuh Tanrı'nın bütün buyruklarını yerine getirdi. RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum."

(Dikkatinize: Nuh'tan sonra İbrahim'le de RAB benzer bir olay yaşadı. Öyle ki kentte tek doğru adam kalmıştı, Lut.)

"Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al. Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım." Nuh RAB'bin bütün buyruklarını yerine getirdi.

Yeryüzünde tufan koptuğunda Nuh altı yüz yaşındaydı... o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı... RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı. Tufan kırk gün sürdü... Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı. Yükselen sular dağları on beş arşın (yaklaşık 6.8 m.) aştı. Yeryüzünde bütün canlılar yok oldu... soluk alan bütün canlılar öldü... Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı. Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü kapladı.

Nuh Antlaşması

Tanrı, Nuh'u ve oğullarını kutsayarak, "Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun" dedi. "Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir. Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.

Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir. Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım."

"Kim insan kanı dökerse, kendi kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Verimli olun, çoğalın. Yeryüzünde üreyin, artın."

Tanrı Nuh'a ve oğullarına şöyle dedi: "Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla, sizinle birlikteki bütün canlılarla... antlaşmamı sürdürmek istiyorum... Bir daha tufanla bütün canlıları yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha olmayacak... belirtisi şu olacak: Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse, sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak. Ne zaman bulutlarda yay görünse, ona bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza dek geçerli antlaşmayı anımsayacağım."

Tanrı Nuh'a, "Kendimle yeryüzündeki bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur" dedi.

Yorum: RAB bu kadar cömert ve sadıkken, bizim nesildekiler Onu aşırı şekilde kışkırtıyorlar. Nasıl? RAB'bin antlaşma yayı sapık amaçlarına kullanmakla. RAB'bin rengarenk yayına sahiplendiler. Rica ederim bu oyuna gelmeyin. RAB'bi üzersiniz.

Babil Kulesi

Başlangıçta , dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı. Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova bulup oraya yerleştiler.

Birbirlerine, "Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim" dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar. Sonra, "Kendimize bir kent kuralım" dediler, "Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız."

RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi. "Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar" dedi, "Gelin aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar."

Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu. Bu nedenle kente Babil adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.

Yorum: Önce Babil başka nerede geçer bir bakalım. "Ardından gelen ikinci bir melek, 'Yıkıldı! kendi azgın fuhuş şarabını bütün uluslara içiren büyük Babil yıkıldı!' diyordu." Vahiy 14:8

"Büyük kent üçe bölündü. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük Babil'i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kaseyi verdi." Vahiy 16:19

RAB biri anımsadığı zaman normalde iyi bir şeydir. Ama bu bir insan değil, birbirine yapışmış bir sapık topluluk, Babil. Yine bizim nesilde Babil'in etkisi ortaya çıkıyor. Putperestliğin arkasında duran böyle cinden, iblisten gelen güçler var. Her nasıl anlatmak istesen, Tanrımıza aykırı, yanlış fikirler, sapık düşünceler içerik. Yani dil ile alakası yok aslında.

Tanrı'nın Kutsal Ruhu var. Diğer tüm ruhlar daha alçaktır. Hepsi cin değildir. İnsan ruhu da var. O yüzden İsa demişti bazı insana, "Ne cins ruhtansınız haberiniz yok." (böyle bir şey) Hepimiz hangi ruhtan olduğumuzu bilelim, çok önemli!

Üstelik büyük binalar inşaat edenler bir gurur için, bir söz söylemek için yaparlar. Amerika örneği versek izninizle, 2001'de bina yıkıldığında her konuşan gururla, direnerek yeniden yapılacak şekilde konuştu. Halbuki Tanrı'nın isteği gurur, direnmek falan değil; yas, hüzün, ve özellikle tövbeyi duymak ister. Ama insan dikine gider, kötülük yaptıkça daha da ilerler. Buna bir son vermek şart, yoksa emin olun, RAB bir son verir elbette.