Sevdikleri İsa ölmüştü. Yokluğu çeken dostları acısının izi zihinlerinde daha tazeydi. En iyi bildikleri zevk ve beceri ile kendileri teselli edip beyinleri dağıtmak için balık tutmaya çıktılar.
Biz de bazen ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Kendimizi kaybetmişiz sanki. Beyinimizi dağıtacak ve kendimizi teselli edecek bir şey arıyoruz. Bazen, onlara olduğu gibi, boş gayret sarfıdır. Bir işe yaramıyor. Gece boyunca uğraşır, sonuç ise boş çıkmış.
4 Sabah olurken İsa kıyıda duruyordu.
Ne var ki öğrenciler, O`nun İsa olduğunu anlamadılar.
Sabah geldi mi gözümüzü kıyıya dikmemiz gerekir. Rabbimiz tüm gece orada olabilirdi. Fakat biz ancak sabah görebiliyoruz. O vakit geldiğinde artık ihtiyaçtan dayanamaz olduk. O vakit geldiğinde bizim her tarafımız O'na hazır.
İlk baktığımızda O'nu tanımayız. Rabbimizi nasıl tanımayız? Geçmişteki hafızaya göre yorum yapıyoruz – adam idi, zulüm gördü, ölmesine dek dışarı asıldı.
'Ama GÖRDÜK' diyebilirlerdi. Hafızamız yalan çünkü son gerçeği değildir. Resmin ancak ufak bir kısmı olabilir. Son söz değil ki.
5-6 İsa, “Çocuklar, balığınız yok mu?” diye sordu. “Yok” dediler.
İsa, “Ağı teknenin sağ yanına atın, tutarsınız” dedi.
Bunun üzerine ağı attılar.
O kadar çok balık tuttular ki, artık ağı çekemez olmuşlardı.
Sadece aç kalmışlar belki de. En acil ihtiyaç varken yemek yokmuş. Geçmişteki tecrübeleri boşa çıkardı. Çalışkan elleri becersiz çıktı. Deniz balık dolu, tabak boş. Mahallede paralar dolaşır, fakat şahsi ihtiyaçları karşılamak için değil.
Tekne'nin sağ ve sol yanı var. Veya doğru ve yanlış yanı. Her neyse, Rab sağ yanı bir denesinler fikri verince onlara dolu gelir çıktı. Rab balıkları tekne'nin öbür tarafına aynı şekilde yönlendirebilirdi. Fakat kendi çabaları boş çıktıktan sonra, beylerin Rab tarafından yönlendirilmeleri gerekirdi.
7-8 İsa`nın sevdiği öğrenci, Petrus`a, “Bu Rab`dir!” dedi.
Simun Petrus O`nun Rab olduğunu işitince
üzerinden çıkarmış olduğu üstlüğü giyip göle atladı.
Öbür öğrenciler balık dolu ağı çekerek tekneyle geldiler.
Çünkü karadan ancak iki yüz arşın kadar uzaktaydılar.
Ani tanıma! Yaşantımızda bir vakit var ki Rab araya girer ve deriz ki “Bu Rab'dir!” Dün O'nu düşünmemiştik. Dün gece, O vardı, fakat biz O'nu göremedik. Bugün ise aniden O'nun varlığından farkında olmuşuz.
Ani araya girmek farkında olma ve tanıma verir. Yuhanna'nın karşılığı ünlemdi. Petrus'unki herşeyi terk etmek idi. Diğer üç öğrenci göz önündeki işle uğraştılar... şaşkınlık içinde olması yakın kıyıda Rab'le buluşacakları anı bekleyerek.
9-14 Karaya çıkınca orada yanan bir kömür ateşi,
ateşin üzerinde balık ve ekmek gördüler.
İsa onlara, “Şimdi tuttuğunuz balıklardan getirin” dedi.
Simun Petrus tekneye atladı ve tam yüz elli üç iri balıkla yüklü ağı
karaya çekti. Bu kadar çok balık olduğu halde ağ yırtılmamıştı.
İsa onlara, “Gelin, yemek yiyin” dedi.
Öğrencilerden hiçbiri O`na, “Sen kimsin?” diye sormaya cesaret edemedi.
Çünkü O`nun Rab olduğunu biliyorlardı.
İsa gidip ekmeği aldı, onlara verdi. Aynı şekilde balıkları da verdi.
İşte bu, İsa`nın ölümden dirildikten sonra öğrencilere üçüncü görünüşüydü.
Kara dolu gece boyunca kendi sebepleri ve üzüntüleri kaldırma ve sorunları çözme yolları vardı. Hepsi de sabah geldi mi Rab'be kendilere uygun karşılık verdiler.
Rab vakit tam olgun olunca ihtiyaçları karşılamaya hazırdı. Onlar karanlıkta uğraşırken, Rab Ruh ile sabahın aydınlığı için ziyafet hazırlamış oldu.
Üçüncü kez tamdır derler... bu ise üçüncü ziyaretiydi ki onları keder çukurundan çıkarıp ilerisi için hazırlatmak. Hepsi zor gece boyunca çok sevilmişlerdi. Sabah ise onun ispatı getirmiş oldu.