Göksel Âlemi

GÖKSEL ÂLEMİ – Jonathan Cahn vaazinden alındı


Mesih dedi ki yeniden doğarsanız artık bu dünyadan değilsiniz. Bu dünyadan değilseniz, hangi dünyadansınız ki? Başka bir dünyadansınız. Göksel âlemindensiniz.


Kutsal Kitabında kısacık anları görüyorsunuz, göklerdeki olanlar aniden yeryüzünde bulunduran. Melek ordusu, Beytlehem, aniden tapınıyorlar ondan sonra yok oluyorlar. Peygamberler yeryüzündeyken aniden Tanrı’nın tahtına götürülen.

Sekiz gün sonra İsa'nın öğrencileri yine evdeydiler.

Tomas da onlarla birlikteydi.

Kapılar kapalıyken İsa gelip ortalarında durdu,

Size esenlik olsun!” dedi. Yuhanna 20:26

Mesih duvardan geçtiği görüyorsunuz. Birdenbire duvardan geçiyor. O yeryüzünde, ama kendisi gökselden ve öylesine duvardan geçiyor. Yeryüzündeki alandan geçiyor.

“Aralarında yaşamam için bana kutsal bir yer yapsınlar.

Konutu ve eşyalarını sana göstereceğim örneğe

tıpatıp uygun yapın.” Mısırdan Çıkış 25:8-9

Tevrat’ta Musa’ya ‘göstereceğim örneğe tıpatıp uygun yapın’ dendi. Bu göksel olan. İnşa ettikleri, Tapınak olacak olan kutsal yer, gökselkinin temsilcisi, ve adı olarak Buluşma Çadırı’ydı. Hem Tanrı öylece insanla buluşan, hem göksel olanı da dünya’yla buluşan.

Bu nedenle, ey kardeşler, İsa'nın kanı sayesinde perdede,

yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan

kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır.

İbraniler 10:19-20

İbranilerde “kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır” diyor. Fakat bir dakika, Tanrı’nın tahtı göklerde! Fakat ilerde bir gün girecek cesaretimiz olacak demiyor! Tabii bir gün edeceğiz. Ama Tanrı’nın Tahtı odasına girme cesaretimiz şimdi var diyor. Yeryüzündeyken nasıl gökselin bir yerine girebilirsiniz ki? Tam da sır budur.


Yeniden doğdunuz. Ne diyor? Nereden doğdunuz? Yukarıdan. Yukarıda ne var? Gökler. Siz göklerden doğdunuz! Bu demek ki bu yaşanan hayatın yukarısındansınız. İman etmeden önce değildiniz, ama şimdi öylesiniz. Bu hayatın üstünüsünüz. Göksel âlemindensiniz, sadece yeryüzünde yaşıyorsunuz. Fakat bu yeryüzü âlemi sizin âleminiz değil artık, eviniz değil artık. Sadece sizin hizmet alanınız. Ondansınız, o yüzden dünyadasınız ama dünyevi, maddi bir hayat yaşamamalısınız.


Bu yüzden Koloseliler 3:2 diyor ki ‘yeryüzündeki değil, gökteki değerleri düşünün’ çünkü yukarıdaki şeyler, yaşamınız orada, yukarıda! Efesliler 2:6 diyor ki ‘göksel yerlerde oturttu’. Oturtacak değil, oturtacak tabii ama O şimdi oturttu! Hayatınız Mesih’e bağlandı, ve Mesih gökseldir. Sadece bu değil, daha da ötede. Hem ötede, hem şuan aranızda. Aslında içinizde.


Hayatınız sonsuzluğa bağlı. Ve bu hayatta ne yaparsan, birliğe bağlıdır. Şuan her ne yaparsan, gökseli etkiler. Yeryüzünde ne yaparsan göksele dokunur. Belki burada bir şey yapıyorsunuz, fakat orada göksel’e dokunuyor.


Hani bu sanal gerçeklik gözlük var ya? Bazılar var ki internete koyarlar, dedelerine ninelerine takmışlar, gülüyorlar çünkü dede nine başka dünyadalar. Şu sanal dünyadasınız ama halen buradasınız. Şu sanal dünyaya bakıyorsunuz fakat sanalda hareket ederken eliniz gerçek dünyada.


Sanki göksele göre bu yeryüzü sanal dünyadır. Asıl gerçek dünya göksel olan! Burası sanal, ama bu hayatta ne yaparsan, oradakini etkiler. Bu hayatta ne yaparsan, sanki denenme alanıdır.


En küçük işte güvenilir olan kişi, büyük işte de güvenilir olur.

En küçük işte dürüst olmayan kişi, büyük işte de

dürüst olmaz.” Luka 16:10

Hayat boyu bu gözlükler takmışsınız farz edin, ve tek bildiğiniz sanal dünyaydı. Ve insanlar sana gerçek dünyayı anlatır, ve ‘hayır başka bir dünya var olduğuna inanmıyorum’ der.


Fakat durum budur, öteki dünya sizin gözlüklerden daha gerçek. Ve gözlüğünüz takılmış olduğu için ona inanmak için imanınız olmalıydı. Fakat sadece imanla gerçeği görebilirsiniz. Ruhsal olanı, o daha az gerçek düşünebiliriz. Ruhsal olan daha da gerçek, ve her yanınızdadır. Ama bu sanal dünya’ya takılıp kaldığınızda, bu gölgeler dünyasında, Göksel âlemi artık görmüyorsunuz. Sadece takılıp kaldığınız için. Ruhsal olanı gerçeklerin gerçeğidir.


Fakat çoğunlukla şeylerde, işte, sıkıntılarda, istediğimiz ve özlediğimiz bir milyon şeyde, takılıp kalıyoruz ve göksel âlemi artık görmüyoruz. Fakat ne diyor? Diyor ki ‘biz imanla yaşıyoruz, görmekten değil’ çünkü gördüğümüz şeyler geçmektedir. Fakat görmediklerimiz ebedi. Ne diyor size? Diyor ki buradaki oradaki kadar gerçek değil. Gördüğünüz olan görmediğiniz kadar gerçek değil. Ki görünmeyen şeylere bakarız. Nasıl yapalım? İşte görünmeyenlere bakarız, ki görünen şeyler muvakkat, geçici, ama görünmeyenler ebedi. Görünmeyene bakıyoruz, nasıl? Sadece imanla, fakat gerçek.